https://eskigediz.bel.tr/uploads/sayfa/large/phpSK7nXZ.jpg

Akçaalan Mahallemiz

AKÇAALAN
 
Osmanlı kayıtlarında Akça-elek veya Akça-alat adlarıyla anılan, günümüzde ise Gediz'e bağlı 700 evli, 1363 nüfuslu yerleşimdir. Eskigediz'in kuzeybatısında ve Gediz'e 12 km uzaklıktadır.
Akçaalan, batı ve doğu yönünde yükselen tepelerin arasında kalan hafif dalgalı çanakta kurulmuştur. Bu çanağın doğusundan akan Bahçelerderesi ile batısından akan Akçaalan Deresi, Gediz'de Debboy Köprüsü'nün hemen güneyinde birleşir ve daha güneyde Muratdağı Çayı'na karışarak Gediz Nehri'ni oluştururlar.
Akçaalan, beyazımsı geniş açıklık anlamına gelse de, halkın inanışına göre köyün adı bir göç hikâyesinden doğmuştur. Hikâyeye göre Akdağ'da (Şaphane Dağı) yaylayan üç ayrı Yörük obasının uluları ne zaman bir araya gelseler şimdi harman yeri olan çayırlıktan söz açar ve “Şu alana insek kesemiz akçe görür” der dururlarmış. Sonunda bu hayal gerçek olmuş ve üç Yörük obası yerleşmek için can atılan o alana göçmüşler. O günden sonra da o alan Akçaalan diye anılır olmuş…
1935 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre 1296 olan Akçaalan'ın nüfusu 1950'de 1636'ya yükselmiştir. O yıllarda Gediz'in nüfus bakımından en büyük köyü olan Akçaalan'da, ilçe dışındaki ilk belediye teşkilatı da 1958'de hizmete girmiştir. Ancak bu yıllarda başlayan köylerden kentlere doğru akan göç dalgasından Akçaalan da etkilenmiştir. Akçaalan Belediyesi'nin verilerine göre, başta Kütahya, İzmir ve Manisa olmak üzere çeşitli yerleşimlere ve yurtdışına göç eden Akçaalanlılar'ın sayısı bu günkü belde nüfusunu aşmıştır. Nitekim 1997'de 2444 olan yerleşimin nüfusu 10 yıl sonra 1363'e gerilemiştir. -11-
Akçaalan'ı Gediz'in diğer yerleşimlerinden farklı kılan önemli özelliklerinden biri de ilçenin tek Alevi-Bektaşi yerleşimi olmasıdır. Sünni ve Alevilerin yüzyıllardır bir arada barış ve huzur içinde yaşadıkları Akçaalan bu yönüyle de örnek bir yerleşimdir.
Akçaalan'ın geçmişini Kadys'in (Gediz) tarihinde aramak gerekir. Kadys ve çevresi MÖ. II. yy'ın I. yarısında Roma egemenliğine girdi. Yaklaşık 1000 yıl süren bu dönemde Kadys Roma'nın gücü ve zenginliğinden payına düşeni alarak bölgenin önemli site devletlerinden biri haline geldi. Bu dönemde Ece'den Murat Dağı'na, Yunuslar'dan Yenikent'e uzanan coğrafyada yeni yerleşimler kuruldu ve bu yerleşimler görkemli anıt yapılarla donatıldı. Akçaalan'ın kuzeydoğusundaki Antik Çağ yerleşimi de muhtemelen bu dönemde kuruldu. Gerek Akçaalan'da ve gerekse yakın çevrede dağınık halde bulunan Antik Çağ'a ait yapı elemanları ile seramik kırıkları da bunu doğrulamaktadır.
Akçaalan Kadys'in fethi sırasında Türklerin eline geçti.(1313)  Burada meydana gelen şiddetli çarpışmalar sırasında şehit düşen Doğru Baba (Bak. Doğru Baba Efsanesi) inançla bütünleşmiş cesaret ve kahramanlığın sembolü olarak efsaneleşmiştir. Onun, Akçaalan'ın batısında yükselen sarp ve dik tepedeki türbesi, yüzyıllardır bölgenin önemli ziyaretgâhlarından biri olmuştur.
Akçaalan yakınlarındaki Bizans köyü fethedildikten sonra bu bölgeye üç ayrı Türkmen obası yerleştirildi. Obalarını Çukurca, Madandağı ve Eskiköy'e kuran Türkmenler, zaman içinde ortak bir yaşam tarzı geliştirerek kaynaşıp bütünleştiler.
Akçaalanlı Türkmenler, Anadolu aydınlanmasının önde gelen önderlerinden Hacı Bektaşi Veli'nin yolunu takip ettiler. Osmanlı döneminde Akçaalan Alevi-Bektaşiliğin önde gelen merkezlerinden biri haline gelmişti. Öyle ki, bu inancın önde gelenlerinden Cihan Baba ve dönemin ünlü inanç önderleri Akçaalan'daki tekke ve zaviyede ders veriyorlardı. Bu gün adı efsanelere karışan Cihan Baba ile Pir Mahmut Dede, Meyis Dede, Ali Baba ve Namazlağı Dede'nin birbirine bakan türbelerinin her biri ayrı bir tepededir. Bir zamanlar insanlara ışık olmuş bu tarikat ulularının yattığı türbeler titizlikle korunmakta ve ziyaret edilmektedir. Sandukaların bulunduğu mezar odası, hayır aşının pişirildiği küçük bir mutfak ve namazgâhtan oluşan bu türbelerin hepsi de birer bahçe içine inşa edilmiştir.
Cihan Baba Türbesi'nin yanı başında yaşını kimsenin bilemediği kurumuş bir ulu ardıç ağacı geçmişi geleceğe taşıyan bir emanet olarak korumaya alınmıştır. Doymak mesire yerinde de Doymak Dede'nin türbesi dikkat çeker. Gediz'in ünlü hayırseverlerinden İrfendiyaroğlu Yakup Bey'in oğlu Murat Bey 1450 tarihli (Hicri 854 Ocak-Şubat) vakfiyesinde, Gediz'de fakir ve yolcuların yararına yaptırdığı zaviye'nin giderlerini karşılamak üzere Akça-elek'teki emlakı çiftliği ile birlikte bağışladığını bildirir. -12-
 İstanbul'un fethinden önceki yıllarda Akçaalan'da bu çiftliğin yanı sıra bir de zaviye vardı. Osmanlı vakıf kayıtlarında bu zaviyeden, “Gediz Kazası'nda Akçaalan ve Murat Bey zaviyesi” diye söz edilmektedir.-13-
Bu durum Akçaalan'da kent temelli bir ahi yapılanmasının varlığını da açıkça ortaya koymaktadır. Zira o günün zaviyelerinde dini bilgilerin yanı sıra meslek dersleri de verilerek, insanların kimseye muhtaç olmadan kendi geleceklerini kurmalarının yolları da öğretiliyordu.
Nitekim Akçaalan'da dokumacılık daha o yıllarda başlamış ve giderek yaygınlaşmıştı. El tezgâhlarında dokunan Akçaalan şayağı ve Boncuklu adlarıyla anılan dokumalar çevre pazarlarında aranır olmuştu. Akçaalan bezinin yakın zamanlara değin adından söz ettirmesinin ardında, bu zaviyede öğretilen “alın teri ile geçinme, başı dik ve minnetsiz yaşama” felsefesi vardır.
Akçaalan'da ilk cami, köy hayırseverlerinden Hacı Murat Ağa tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi bilinmeyen camiye ait vakfiye Osmanlı kayıtlarına “Gediz Kazası'na tabi Akçaelek Karyesi'nde kâin El Hac Murat Cami-i Şerif-i Vakfı” şeklinde yer alır.-14- Bu cami 1996'da yıkılıp yerine yenisi yapılmıştır. Beldenin ikinci camii 2000 yılında yapılırken, ilk cemevi de 2002'de Cihan Baba Türbesi'nin yanı başına inşa edilmiştir.
Akçaalan, Gediz'in 4 Eylül 1920'de Yunan işgaline uğramasının ardından, bir ay kadar işgal altında tutulmuştu.-15-
Cumhuriyet'in ilanından sonra açılan Akçaalan İlkokulu'nun ilk öğretmenleri I. Dünya Savaşı Gazisi İbrahim Balta ile Emin Sarol'du.
61 nüfuslu Deresevindik (Semikler) 1950'de Akçaalan'a katıldı.
1944 Depremi'ni az hasarla atlatan Akçaalan, 1970 Gediz Depremi'nde iki felaketi birden yaşadı. Depremin yıktığı binalarda çıkan yangın, yıkıntılar arasında sıkışıp kalan felaketzedelerin yanarak ölmelerine yol açtı. Akçaalan, tarihinin bu en yürek yakıcı felaketinde 280 canını yitirmiş, yerleşim adeta haritadan silinmişti.
Deprem sonrasında yurt içinden ve dışından bölgeye yardım yağmış, devlet tüm olanaklarını seferber etmişti. Bu arada Alman Kızılhaçı'nın desteği ile Bayer-Werk Firması yerle bir olan Akçaalan'da, her türlü hava koşullarında kullanılabilen yapay maddeden barakalar inşa etti. Akçaalan halkı, kalıcı konutların tamamlanmasına kadar bu barakaları kullandı.-17-
Bu arada geçmişte dokuduğu bezleri ile ünlenen Akçaalan'da, bu geleneksel el sanatının yerine çağdaş bir tekstil fabrikası kurularak işletmeye açıldı.
Akçaalan'ın bereketli topraklarında bu gün elma, ceviz ve ayvanın yanı sıra 100 ton civarında kiraz ve vişne üretilmektedir.-18-
Tokat Yaylası, Doymak gibi doğal güzellikleri de içinde saklayan Akçaalan coğrafyası, geçmişte Gediz'in içme suyunu karşılayan doğal kaynaklara da sahiptir.
Akçaalan'ın kültür zenginliklerinden biri de, yüzyılı aşkın bir geçmişi olan asker uğurlama törenleridir. İlk kez 1882'de başlatılan bu geleneğe göre, askere gidecek gençler, yöreye özgü kıyafetlerini giyerek davul-zurna eşliğinde maniler söyleyerek beldenin tüm evlerine veda ziyaretinde bulunurlar. Bu ziyaretler sırasında kendilerine harçlık, havlu, şal gibi armağanlar verilen asker adayları, toplanan paranın bir bölümünü kendi aralarında paylaşır, diğer bölümünü de belde ihtiyaçlarının karşılanmasına ayırırlar. Veda gününün gecesinde tüm köy halkının katıldığı coşkulu eğlencelere katılan gençler, baba ocağından dualar eşliğinde uğurlanırlar.-19-
Akçaalan, Hasan oğlu Ali, Ömeroğulları'ndan Mustafa oğlu Halil, Himmet oğlu Mehmet Ali, Uluoğulları'ndan İsmail oğlu Murat, Karaoğulları'ndan Hacıoğlu Mustafa, Mustafa oğlu Osman ve Murat oğlu Yusuf adlarındaki 7 evladını Çanakkale'de, Jandarma Komando Çavuş Güven Köse'yi de, 1998'de Dörtyol-Toprakbaş Yaylası'nda bölücü terör örgütünün döşediği mayın patlaması sonunda şehit vermiştir.